- Katılım
- 28 Nis 2018
- Mesajlar
- 376
Abdulkadir Geylani Hz'nin Berat Gecesi Duası
اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ
Bizleri bu mübarek geceye kavuşturan Rabbime sınırsız hamd-ü senâlarda bulunur, bize bu mübarek gecenin faziletlerini beyan eden Nebiyy-i âli şâna, Ehl-i Beyt’ine ve cümle ashâbına sonsuz salât-ü selamlar ederim.
Cemaat-i Müslimîn, ihvân-ı dîn! Kadir gecesinden sonra en büyük geceye ulaşmış bulunuyoruz, ne kadar hamd etsek azdır, niceleri bu gecelerden gâfildir, hatta bu mübarek gecede içki içen, zina eden, hırsızlık yapan bile vardır, imansızlar zaten konumuz dışındadır.
Allâh-u Te‛âlâbu gecenin fazileti hakkında şöyle buyurmuştur:
﴿حٰمٓ +وَالْكِتَابِ الْمُبِينِ +إِنَّا أَنْزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ إِنَّا كُنَّا مُنْذِرِينَ +فِيهَا يُفْرَقُ كُلُّ أَمْرٍ حَكِيمٍ +أَمْرًا مِنْ عِنْدِنَا إِنَّا كُنَّا مُرْسِلِينَ +رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ﴾
“Hâ! Mîm! O (hidâyet yollarını) iyice açıklayıcı Kitâb (olan Kur’ân)a yemin olsun! Muhakkak Biz onu (bereketi bol olan) mübârek bir gecede indirdik. Şüphesiz Biz dâima (kullarımızı önlerindeki tehlikelerden) uyarıcılar olduk. Her hikmetli iş onda ayrılır.
Katımızdan pek önemli bir iş olarak (ki, o geceden, bir daha seneki benzeri geceye kadar meydana gelecek ecellerin kesimi, hacca gideceklerin yazımı, zelzeleler, yıldırımlar ve harplerin kaydı ve bunlarla ilgili nüshalamanın başlaması bu önemli işimizin örneklerindendir)! Şüphesiz ki Biz dâima (kullarımıza elçiler) göndericiler olduk!
Senin Rabbinden (kullarına) büyük bir rahmet olsun için! Şüphesiz ki O (tüm işitilenleri hakkıyla duyan) Semî‛ de, (yaratıkların tüm halleri dâhil olmak üzere bütün malumatı çok iyi bilen) Alîm de ancak O’dur!” (Duhân Sûresi:1-6)
Beydâvî, Nesefî, HâzinveÂlûsî (Rahimehumullâh)gibi birçok mûteber müfessirin beyânı vechile; bu âyet-i kerîmelerde geçen mübârek geceden maksat; bazı müfessirlere göre kadir gecesi ise de, ‛Ikrime (Radıyallâhu Anh)ile müfessirlerden bir cemaate göre Beraat gecesidir. Bu görüş Kur’ân-ı Kerîm’in kadir gecesinde indirilmiş olmasıyla çelişmez.
Zira bu görüşün sahipleri indirilen şeylere âit zamiri Kur’ân’ı Kerîm’e değil de, ilerisinden anlaşılan: “Kaderle ilgili büyük bir emr”e râci kabul etmişlerdir.
Buna göre mana: “Biz Azîmüşşân eceller, rızıklar, zengin etme, fakir kılma, diriltme ve öldürme gibi önemli emirlerimizi Beraat gecesinde takdir edip, Cibrîl, Mîkâîl, İsrâfîlveAzrâîl’e bildirdik ki, bir dahaki seneye kadar kullarımız hakkında bu hükümleri icrâ etsinler” demektir.
Ebu’d-Duhâ(Radıyallâhu Anh)ın beyânına göre Allâh-u Te‛âlâşa‛bânın yarı gecesinde kaza ve kaderleri takdir eder, kadir gecesinde ise bu hükümlerin yazılı bulunduğu nüshaları erbâbı olan meleklere teslim eder.
Zemahşerî(Rahimehullâh)ın beyânına göre bir senelik hâdiselerin Levh-i Mahfûz’dan istinsâhı (kopyalanması)na Beraat gecesi başlanır, kadir gecesi bitirilir ve bu dosyalar dört meleğe tevdî edilir (ısmarlanır).
Bu nüshalar şunlardır:
1) Rızıklarla ilgili nüsha Mîkâîl (Aleyhisselâm)a,
2) Harplerle ilgili dosya Cebrâîl (Aleyhisselâm)a,
3) Zelzeleler, yıldırımlar ve yer çöküntüleriyle ilgili, bir de kulların amellerini zapt eden evrak birinci kat semânın görevlisi olan İsmâ‛îl isimli büyük bir meleğe,
4)Hastalıklar ve ölümlerle ilgili kayıtlar da ölüm meleğine teslim edilir.
Beyhakî(Rahimehullâh)ın beyânına göre kadir gecesi bir dahaki seneye kadar Kur’ân-ı Kerîm’den inzal edilecek (indirilecek) olan sûre ve âyetler takdir edilir. Beraat gecesi ise yeryüzünün yönetimiyle ilgili meleklerin takip ettiği diğer işler vuzûha kavuşturulur.
Dolayısıyla:“Her hikmetli ve önemli iş, tarafımızdan pek önemli bir iş olarak o gece ayrılır” kavl-i şerîfinde geçen:“Her muhkem iş” tâbiri, kadir gecesiyle ilgili olarak: “Kur’ân’ın cüzleri, sûre ve âyetleriyle alâkalı her önemli konu” diye tefsir edilir.
Beraat gecesi hakkında ise: “Kulların rızıkları ve ecelleri gibi önemli meseleleri” şeklinde izah edilir. (Beyhakî, Şu‛abü’l-îmân, 5/253)
Bu yüzden ulemâ: “Recebin fazileti ilk gecesinden dolayı ilk onunda, şa‛bânın fazileti yarı gecesinden dolayı ortasında, ramazanın fazileti ise kadir gecesinden dolayı son onundadır” demişlerdir. (Ahmed ibni Hicâzî, Tuhfetü’l-ihvan, sh:42)
Leyle-i mübârekeden Beraat gecesinin kastedildiği görüşünü destekleyen birçok hadîs-i şerîf ve rivayet mevcuttur.
Nitekim Ebû Hureyre(Radıyallâhu Anh)dan rivayet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh(Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)şöyle buyurmuştur: “Eceller şa‛bândan şa‛bâna (belirlenip)kesilir. Hatta (Beraat gecesi)adamın ismi ölüler arasında (yazılıp)çıkmışken, o (başına geleceklerden habersiz bir şekilde)nikâh yapar ve çocuğu doğar.” (İbni Zencüveyh, Deylemî, no:2410; İbni Ebi’d-dünyâ, İbni Cerîr et-Taberî, 21/10; Beyhakî, Şu‛abü’l-îmân, no:3839-40; İbni Hacer, Tesdîdü’l-kavs, 2/115; Süyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr, 13/253-254)
Râşid ibni Sa‛îd(Radıyallâhu Anh)dan rivayet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh(Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)şöyle buyurmuştur:“Şa‛bânın yarı gecesi Allâh-u Te‛âlâ ölüm meleğine o sene öldürmek istediği her canlının rûhunu kabzetmesini vahyeder (bir dahaki seneye kadar öldüreceği canlıların isimlerini bildirir).” (Dînevrî, Süyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr, 13/254)
Büyük müfessir‛Ikrime(Radıyallâhu Anh):“Her hikmetli ve önemli iş o gece ayrıntılı bir şekilde yazılır” âyet-i kerîmesinin tefsiri hakkında şöyle buyurmuştur:“Şa‛bânın yarısının gecesinde senenin tüm işleri kesin karara bağlanır. Yaşayacak olanlar, ölecek olanlardan ayrılıp yazılır. Hacca gidecekler de yazılır, artık ne onlara bir kişi ilave olunur, ne de onlardan bir kişi eksiltilir.” (İbni Cerîr et-Taberî, 21/9-10; Süyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr, 13/252-253)
‛Atâ ibni Yesâr(Radıyallâhu Anh)şöyle demiştir: “Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)şa‛bân ayında tuttuğu kadar başka hiçbir ayda oruç tutmazdı. Bunun sebebi de o sene ölecek olanların ecellerinin o ayda(Levh-i Mahfûz’dan alınıp) nüsha (kopyalanarak görevlilerine ısmar)lanmasıdır.”(İbni Ebî Şeybe, el-Musannef, 3/103; Süyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr, 13/253)
Âişe(Radıyallâhu Anhâ)şöyle demiştir: “Rasûlüllâh(Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)şa‛bân ayında tuttuğu oruçtan daha çok hiçbir ayda oruç tutmazdı. Çünkü o ayda, o sene ölecek olanların ruhları nüsha(dosya)lanır. Hatta adamın adı ölenlerin arasında yükseltilmişken, o düğün yapar, ismi ölenler arasında kaldırılmış olan bir adam da (o sene öleceğinden habersiz bir şekilde) hacca gider.” (İbni Asâkir, Târîhu Dimeşk, 61/250; Süyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr, 13/253-254)
İbni Receb(Rahimehullâh)bu rivayetlerin bir kısmını naklettikten sonra bizlere şu nasihatlerde bulunmuştur: “Ey uzun kuruntularıyla meşgul ve kötü amelleriyle mesrur olan kişi! Daima ölümden korkar halde ol. Zira sen ecelin ne zaman hücum edeceğini bilemezsin.”
كُـــلُّ امْـــرِئٍ مُــصَـــبِّـــحٌ فِي أَهْــلِـــهِ
وَالْـمَـوْتُ أَدْنٰى مِــنْ شِرَاكِ نَعْـلِهِ
“Ölüm, takunyasının kayışından daha yakınken,
Herkes, ailesi arasında sevinçlidir sabah erken.”
أُؤَمِّــلُ أَنْ أُخَـــلَّـــدَ وَالْـــمَـــنَــايَا
تَـدُورُ عَـلَــيَّ مِــنْ كُلِّ النَّـوَاحِي
وَمَــا أَدْرِي وَإِنْ أَمْــسَــيْـتُ يَوْمًا
لَـعَــلِّــي لَا أَعِيـشُ إِلَى الصَّـبَــاحِ
“Her taraftan ölümler yağarken üzerime,
Ben de umuyorum ki ebediyyen yaşatılacağım.
Bir gün akşama kavuşsam da, bilemiyorum ki,
Belki de sabaha kadar yaşatılmayacağım.”
Görüyorsunuz bu mübarek gecede ecellerimiz belirleniyor, demek merhûme validemin eceli geçen sene kesilmiş ki bu sene Beraat gecesine kavuşamadı, belki bazımız da seneye Beraat gecesine kavuşamayacağız. Ne kadar fâni, geçici, boş bir hayat! Bir var, bir yok, bir de baktın, yerinde yeller esmiş, sanki hiç evinde oturmamışsın, mahallende dolaşmamışsın, elbiselerini giymemişsin, arabana binmemişsin, yatağında yastığında yatmamışsın.
Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in buyurduğu gibi:
«كَأَنَّ الدُّنْيَا لَمْ تَكُنْ وَكَأَنَّ الْأٰخِرَةَ لَمْ تَزَلْ.»
“Sanki dünya hiç var olmadı, âhiret de hiç kaybolmadı.”
Gelin aldanmayalım, bu mübarek gecede uyanık olup dua edelim de hayırlı uzun ömürle muammer olalım, size ileride hayırla uzun yaşamak için ne yapacağınızı yazacağım, iyi dinleyin, bir harf kaçırmayın. Dua yaparsak ölsek de iyi ölürüz, imanla çene kaparız, ebedî âhiretimizi kazanırız inşâallâh.
Beraat gecesinin fazileti hakkında birçok hadîs-i şerîf vârid olmuştur. Biz de burada bunlardan bir kısmını zikredelim:
Ali(Radıyallâhu Anh)dan rivayet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh(Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)şöyle buyurmuştur:“Şa‛bânın yarı (on beşinci) gecesi olunca, gecesini (ibâdette) kıyamla geçirin, gününü de oruç tutun.
Şüphesiz Allâh-u Tebârake ve Te‛âlâ o gece güneş batımında (inmekten, çıkmaktan, hareket ve intikalden münezzeh olarak, Zât’ına yakışan bir inişle) en yakın semâya iner de, fecrin doğuşuna (imsak oluncaya) kadar: ‘Bağışlanmak isteyen var mı onu mağfiret edeyim, rızık isteyen var mı ki onu rızıklandırayım, belâya tutulan var mı ona afiyet vereyim, yok mu şöyle isteyen, yok mu böyle isteyen?!’ diye nidâ eder. Artık kim ne isterse mutlaka ona muradı verilir.” (İbni Mâce, İkāmetü’s-salât, no:1388, 1/444; Beyhakî, Şu‛abu’l-îmân, no:3542, 3555, 5/354-362)
Bazıları her gece hakkında böyle hadîs-i şerifler bulunduğunu söyleyerek Beraat gecesinin faziletini inkara yeltenmişlerse de, bunlar hadîs-i şerifler arasındaki farkı fark etmekten âciz kimselerdir. Zira o hadislerde gecenin son üçte birinden bahsedilmekte, bunda ise güneş batar batmaz bu tecellinin başladığı bildirilmektedir.
Âişe(Radıyallâhu Anhâ)şöyle anlatmıştır: “Şa‛bânın yarısının gecesi olduğunda Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)benim şalımın içinden sıyrılıp çıktı. Ben: ‘Hanımlarından birine gitmiştir’ diye endişelenip kalktım. Onu evde aramaya başladım. Ayağım secde halindeyken onun mübârek ayaklarına değdi.
Secdede o kadar uzun kaldı ki Allâh-u Te‛âlâonun ruhunu secdede kabzetti sandım. Ayaklarına dokunduğumda hareket edince, yaşadığını anlayarak çok sevindim.
Secdede söylediği dualardan şunlar aklımda kaldı:‘Karartım da, hayalim de Sana secde etti, gönlüm Sana iman etti, işte elim ve onunla kendi aleyhime işlediklerim!
Ey her büyük şey için kendisine umut bağlanan büyük Allâh! Ey büyük zât! Büyük günahları affet! Yüzüm kendisini yaratan, kulağını ve gözünü yar(ıp yarat)ana secde etti. Nimetlerini Sana karşı ikrar ediyorum.
Büyük günahlarımı itiraf ediyorum. Ben nefsime zulmettim, öyleyse beni bağışla. Zira günahları Senden başkası affedemez. Azâbından affına sığınıyorum. Hışmından rahmetine sığınıyorum. Gazâbından rızana sığınıyorum. Senden Sana sığınıyorum. Zât’ın pek yüce olmakta daim oldu. Sana karşı övgüyü sayıp bitiremem. Sen Kendini övdüğün gibisin.’
Sonra mübarek başını kaldırıp şöyle dua etti:‘Ey Allâh! Bana şerden arınmış bulunan, takva sahibi olan, kâfir ve bedbaht olmayan bir kalp bağışla.’
Daha sonra tekrar dönüp secde yaptı ve şöyle duada bulundu:‘Yâ Rabbi! Sana kardeşim Dâvûd (Aleyhisselâm)ın dediği gibi diyorum. Seyyidim için yüzümü toprağa sürüyorum. Efendimin cemâli için tüm yüzler toprağa sürülmeye değer.’
Daha sonra başını kaldırdığında, ben kıskançlıkla onun peşine düştüğümden utanarak: ‘Anam babam sana feda olsun yâ Rasûlellâh! Sen bir vâdidesin, ben ise başka bir vâdideyim (sen neler düşünüyorsun, ben ne düşünüyorum?)’ dedim.
O zaman bana:‘Ey Humeyrâ! Bilmez misin ki bu gece şa‛bânın yarı gecesidir. Bu gecede Kelb kabîlesinin koyunlarının kılları kadar Allâh’ın (cehennemden) âzatlıları vardır’ buyurdu.
Ben de kendisine: ‘Kelb kabilesinin koyunlarının tüylerinin durumu nedir (ki ondan bahsettiniz)?’ diye sorunca:‘Araplar içinde onlardan fazla sürüye sahip olan bir kabile yoktur. Ancak ben (affolunacaklar arasında) altı kişiden bahsetmiyorum ki bunlar; içki içmeye devam eden, ana babasına isyan eden, zinâya ısrar eden, sıla-ı rahimi kesen, heykel tasvir eden ve söz gezdirendir’ buyurdu.
O zaman ben: ‘Yâ Rasûlellah! Sizin bu gece secdenizde bir duada bulunduğunuzu işittim ki, bu zamana kadar bu duayı yaptığınızı hiç işitmemiştim. Secdede diyordunuz ki:
‘Azâbından affına sığınıyorum, gazâbından rızana sığınıyorum, Senden Sana sığınıyorum. Zât’ın yüce olmakta dâim oldu. Sana karşı övgüyü sayıp bitiremem, Sen Kendini övdüğün gibisin’deyince:‘Sen bunu belledin mi?’ diye sordular.
Ben: ‘Evet’ deyince: ‘Bunları iyi öğren ve öğret. Çünkü Cibrîl (Aleyhisselâm)bana bunları secdede tekrar tekrar söylememi emretti’ buyurdular.
İşte Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)böylece sabah vaktine kadar ayakta ve oturarak namaza devam etti. Sabah olduğunda iki ayağı da iyice şişmişti.
Ben onları oğuştururken: ‘Anam babam sana feda olsun! Kendinize çok zahmet verdiniz, Allâh-u Te‛âlâsizin geçmiş ve gelecek günahlarınızı bağışlamamış mıydı?! Şöyle yapmamış mıydı?! Böyle yapmamış mıydı?!’ diye sayınca: ‘Ey Âişe! (Madem ki O bana bu kadar lütuflarda bulundu) şimdi ben çok şükreden bir kul olmalı değil miyim?! Bu gecede neler olduğunu bilir misin?!’ buyurdu.
Ben: ‘Ey Allâh’ın Rasûlü! Bu gecede neler var?” dediğimde: ‘Âdem oğullarından bu sene doğacakların tamamı bu gece yazılır. Âdem oğullarından bu sene öleceklerin tümü bu gece kaydedilir, amelleri bu gece yükseltilir, rızıkları da bu gece indirilir’ buyurdu.
Bu sefer ben: ‘Yâ Rasûlellâh! Allâh’ın rahmeti olmadan kimse cennete giremez mi?’ dediğimde:‘Allâh’ın rahmeti olmadan kimse cennete giremez’ buyurdu.
Tekrar ben:‘Siz de mi yâ Rasûlellâh!?’ deyince, mübârek elini başının üstüne koyarak üç kere:‘Allâh rahmeti ile beni kuşatmazsa ben de giremem’ buyurdular.” (Beyhakî, Fadâilü’l-evkāt, no:26-29, sh:126-132; Şu‛abü’l-îmân, no:3556-3557, 5/362-365; Münzirî, et-Terğîb, no:1546, 2/124; Süyûtî, ed-Dürru’l- Mensûr, 13/257-260)
Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in birinci ve ikinci secdelerde ve iki secde arasında okuduğu bu duaların metni Şa‛bân risalemin 166-170. sayfalarda mezkurdur, ezberleyip okuyabilen sünnet-i seniyyeye ittibâ etmiş olur, Arapçasını bilmeyenler manasını namazda okuyamazlar ancak namazdan sonra okuyabilirler.
Bu mübarek gece, ibadetle ihya edenlere cennetin vacip olduğu beş geceden biridir, nitekim Mu‛âz ibni Cebel (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh(Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Beş geceyi (ibâdetle geçirerek) ihya edene cennet vacip olur. (Bunlar da)terviye (zülhıccenin sekizinci) gecesi, arefe (zülhıccenin dokuzuncu) gecesi, nahr (zülhıccenin onuncu) gecesi (olan Kurban bayramı gecesi), fıtr (ramazan bayramı) gecesi, bir de şa‛banın yarı (Beraat) gecesidir.” (İsmâ‛îl Hakkî, Rûhu’l-beyan, 8/403)
Bu mübarek gece, duaların reddedilmediği beş geceden biridir. Nitekim Ebû Ümâme el-Bâhilî (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:“Beş gece vardır ki, onlarda (şartlarına uygun olarak yapılan) dua reddolunmaz, bunlar da recebin ilk gecesi, şa‛bânın yarı gecesi, cuma gecesi, ramazan bayramı gecesi ve kurban bayramı gecesidir.”(İbni Asâkir, Târîhu Dimeşk, 10/408; Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, no:2975 2/196; Beyhakî, Şu‛abu’l-îmân, no:3440, 5/288; Abdürrezzâk, el-Musannef, no:7927, 4/317)
İmâm-ı Münâvî(Rahimehullâh)bu hadîs-i şerîfin izahında şöyle buyurmuştur: “Bu geceleri ibâdetle geçirmek, kendilerinde dua ve yalvarışı çok yapmak sünnettir. Selef-i sâlihîn (geçmiş büyükler) kesinlikle bu gecelerde ibâdete devam etmişlerdir.” (Feyzu’l-Kadîr, no:3952, 3/454)
Bu mübarek gece, Allâh-u Te‛âlâ’nın sabaha kadar hayırları açtığı dört geceden biridir, nitekim Âişe (Radıyallâhu Anhâ): “Rasûlüllâh(Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in şöyle buyurduğunu işittim” demiştir:
“Allâh-u Te‛âlâ bütün hayırları dört gecede,(sabah) ezan(ının vakti oluncay)a kadar(kulların üzerine) boşaltırcasına açar ki bunlar, Edhâ(kurban bayramı) gecesi, fıtr(ramazan bayramı) gecesi,şa‛banın yarı(sı olan Beraat) gecesi ki onda ecelleri ve rızıkları(Levh-i Mahfûz’dan) nüsha (kopya)la(yıp, görevlilerine teslim ede)r.(O sene) hacca gidecekleri de o gece yazar. Biri de arefe (zülhiccenin dokuzuncu) gecesidir.”
İbrâhîm ibni Ebî Nüceyh(Radıyallâhu Anh)bu dörde ilaveten cuma gecesini de zikrederek bu sayıyı beşe çıkarmıştır.(el-Hatîb, Ruvâtü Mâlik, Süyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr, 13/255; Abdülkādir el-Geylânî, el-Ğunye, 1/347; İbni Hicâzî, Tuhfetü’l-ihvan, sh:48; Ebu’l-Ferac ibnü’l-Cevzî, Kitâbü’n-Nûr fî fedâili’l-eyyâmi ve’ş-şuhûr, Süleymaniye Kütüphanesi, Nazîf Paşa, Mikrofilm arşivi, no:1575, varak:62)
Bu mübarek gece üç yüz rahmet kapısının açıldığı, cennet kapılarının açıldığı ve birinci kat semadan Arş’a kadar meleklerin secdeye kapanıp biz günahkâr ümmetlerin günahları için mağfiret talebinde bulunduğu bir gecedir.
Nitekim Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh) Rasûlüllâh(Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Şa‛bânın yarısının gecesi Cibrîl (Aley- hisselâm) bana gelerek: ‘Yâ Muhammed! Başını semaya doğru kaldır’ buyurdu.
Ben: ‘Bu ne gecedir?’ dediğimde: ‘Bu, Allah-u Sübhânehû’nun üç yüz rahmet kapısı açtığı bir gecedir ki onda, kendisine hiçbir şeyi ortak koşmayan(Müslüman)ların tümünü bağışlar, ancak büyücü, kâhin (gayptan haber veren), içki içmeye devam eden yahut faiz ve zinâyı bırakmayanları, tevbe etmedikleri sürece affetmez’ buyurdu.
Gecenin dörtte biri geçince Cibrîl (Aleyhisselâm)tekrar inerek: ‘Yâ Muhammed! Başını kaldır’ buyurdu. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)başını kaldırdığında bir de ne görsün? Cennetin tüm kapıları(ardına kadar) açılmış, dünya semâsından Arş’a kadar tüm melekler secdede Muhammed (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in ümmeti için istiğfarda bulunuyorlar ve her semâ kapısında bir melek bulunuyor.
Birinci kapıdaki melek: ‘Bu gece rukû edenlere müjdeler olsun!’ diye nidâ ediyor.
İkinci kapıdaki melek: ‘Bu gece secde edenlere müjdeler olsun!’ diye nidâ ediyor.
Üçüncü kapıdaki melek: ‘Bu gece dua edenlere müjdeler olsun!’ diye nidâ ediyor.
Dördüncü kapıdaki melek: ‘Bu gece zikredenlere müjdeler olsun!’ diye nidâ ediyor.
Beşinci kapıdaki melek: ‘Bu gece Allâh korkusundan ağlayanlara müjdeler olsun!’Diğer bir rivayette:‘Bu gece hayır yapanlara müjdeler olsun!’ diye nidâ ediyor.
Altıncı kapıda müvekkel (görevli)melek: ‘Bu gece tüm Müslümanlara müjdeler olsun!’ diye sesleniyor.
Yedinci kapıda bulunan melek ise: ‘Bu gece bir şey telep eden (isteyen)var mı ki, muradı kendisine verilsin?’ Diğer bir rivayette:‘Bu gece Kur’ân okuyanlara müjdeler olsun!’ diye çağırıyor.
Sekizinci kapıda duran melek de: ‘İstiğfar eden var mı ki kendisi için(günahları) mağfiret olunsun?’ diye bağırıyor.
Bunun üzerine: ‘Ey Cibrîl! Bu kapılar ne zamana kadar açık olacak?’ diye sorduğumda: ‘Gecenin başından fecrin tulû‛una(imsak vakti girinceye) kadar’ buyurduktan sonra:‘Bu gece Kelb kabîlesinin koyun sürülerinin tüyleri kadar(çok) sayıda Allâh-u Te‛âlâ’nın ateşten âzatlıları vardır!’ buyurdu.”(Abdülkādir el-Geylânî, el-Ğunye,1/347; Safûrî, Nüzhetü’l-mecâlis, 1/142)
Bu mübarek gece Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e bütün ümmetine şefaat izni verilerek razı edildiği gecedir, nitekim Âişe (Radıyallâhu Anhâ) şöyle anlatmıştır: “Şa‛bânın yarısının gecesi (Beraat gecesi) Nebî(Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)i secdede dua ederken gördüm.
Derken Cibrîlinerek:‘Şüphesiz ki Allâh-u Te‛âlâ bu gece senin şefaatinle ümmetinin üçte birini cehennemden âzâd etti’buyurdu.
Bunun üzerine Rasûlüllâh(Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)duayı artırınca Cibrîl(Aleyhisselâm) tekrar nüzûl ederek:‘Muhakkak Allâh-u Te‛âlâ sana selam söylüyor ve: ‘Ümmetinin yarısını gerçekten ateşten âzâd ettim’ buyuruyor’ dedi.
Rasûlüllâh(Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)duayı ziyadeleştirince Cibrîl(Aleyhisselâm) üçüncü defa gelerek: ‘Şu bir gerçek ki Allâh-u Te‛âlâ senin şefaatinle ümmetinin tamamını cehennemden âzâd etmiştir. Ancak hasmı olanlar, düşmanlarını razı edinceye kadar onları âzâd etmemiştir”buyurdu.
Rasûlüllâh(Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)(bu müjdelerle yetinmeyip, tüm ümmetini kurtarmak için) duayı artırınca, sabaha doğru Cibrîl(Aleyhisselâm)son bir kez inerek: ‘Şüphesiz ki Allâh-u Te‛âlâ fazl-u rahmetiyle ümmetinin hasımlarını razı edeceğine (ve böylece hepsini bağışlayacağına) dâir güvence verdi’ buyurdu da ancak o zamanNebî(Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)razı oldu.” (İsmâ‛îl Hakkî Bursevî, Rûhu’l-beyan, 8/404)
Bu mübarek gece cennetlerin donandığı ve kumlar kadar çok kulların cehennemden berat aldığı bir gecedir, nitekim Kâ‛b (Radıyallâhu Anh) şöyle demiştir: “Şüphesiz ki Allâh-u Te‛âlâ şa‛bânın yarı gecesinde Cibrîl(Aleyhisselâm)ı cennete göndererek süslenmesini emreder ve ona:‘Muhakkak ki Allâh-u Te‛âlâ senin bu gecende, gökteki yıldızlar adedince, dünyanın günleri ve geceleri sayısınca, ağaçların yaprakları adedince, dağların ağırlığınca ve kumlar kadar (çok sayıda günahkâr kulunu) gerçekten (cehennemden) âzâd etmiştir’ buyurur.” (İbni Receb el-Hanbelî, Letâifü’l-me‛ârif, sh:264; Safûrî, Nüzhetü’l-mecâlis,1/144; Ebu’l-Ferac ibnü’l-Cevzî, Kitâbü’n-Nûr fî fedâili’l-eyyâmi ve’ş-şuhûr, Süleymaniye Kütüphanesi, Nazîf Paşa, Mikrofilm arşivi, no:1575, varak:64-65)
Hakîm ibni Keysân(Radıyallâhu Anh)şöyle demiştir: “Allâh-u Te‛âlâşa‛bânın yarısının gecesinde kullarına tecellîde bulunur. Her kimi o gecede temize çıkarırsa, bir daha seneye kadar o kulunu tezkiye (tertemiz muhafaza) eder.”(Abdülkādir el-Geylânî, el-Ğunye, 1/347; Ebu’l-Ferac ibnü’l-Cevzî, Kitâbü’n-Nûr fî fedâili’l-eyyâmi ve’ş-şuhûr, Süleymaniye Kütüphanesi, Nazîf Paşa, Mikrofilm arşivi, no:1575, varak:62)
Bu gecenin fazileti hakkında hiçbir rivayet olmasaydı bile bu söz yeterli olurdu. Zira hiçbir gecenin fazileti hakkında: “Bu geceyi ibadetle geçirirseniz, günahlarınızdan tertemiz olursunuz ve bir daha seneye kadar günah kirlerine bulaşmazsınız” diye bir söz vârid olmamıştır.
Bu gecenin “Beraat” ve “Sakk” (vesîka) gecesi adını alması hakkında ulemâ şu beyanları yapmıştır:
Tahsildar beytülmâle âit cizyesini, haracını ve vergisini aldığı kimselere, bu hususta bir berat makbuzu yazıp verdiği gibi Allâh-u Te‛âlâ da tevbe edip amel-i sâlih işleyen kullarına bu gecede cehennemden berat (kurtuluş fermanı) yazar.
Nitekim Ömer ibni Abdülazîz(Radıyallâhu Anh)a verilen beraatı ileride zikredeceğim.
Bu gecede sa‛îdlere gazaptan berat verildiği gibi, şakîlere de rahmetten berat (uzaklık) verilecektir ki bunların kimlikleri “Bu Gecede Affolunmayanlar” bölümünde gelecektir. Bu hale düşmekten Allâh-u Te‛âlâ’ya sığınırız.
Demek ki bu gece birine: “Kulluk vazifelerini hakkıyla yerine getirdin, öyleyse ateşten beratını al” denilecek, bir diğerine ise: “Allâh-u Te‛âlâ’nın haklarını hafife aldın, kulluk görevlerini îfa etmedin, o halde Cebbar Te‛âlâ’dan beratını al” denilecektir.
Abdülkādir el-Geylânî (Rahimehullâh)ın beyanına göre bu gecede iki berat vardır, eşkiyâ Rahman(ın yüce rahmetine mahzar olmak)dan, evliyâ ise hızlân (Allâh-u Te‛âlâ’nın yardımından mahrum kalıp, rüsvaylığa uğramak)dan berat alırlar.
Bu mübarek gecenin en büyük özelliği kadir gecesi gizli iken bu gecenin açıkça bildirilmiş olmasıdır.
Nesefî (Rahimehullâh)ın beyanına göre Allâh-u Te‛âlâ bazı şeyleri bazı hikmetlerle gizlemiştir:
1) Ramazan ayının tümünde ibadete çok çalışılsın diye kadir gecesini gizlemiştir.
2) Cuma gününün tümü dua ile geçirilsin diye onda bulunan kabul saatini gizlemiştir.
3) Tüm isimleri ile Kendisine dua edilsin diye “İsm-i Âzam”ını (en büyük ismini) esmaü’l-hüsnâsı içinde gizlemiştir.
4) Müslümanlardan hiçbirine hor bakılmasın diye velîsini kulları içerisinde gizlemiştir.
5) Hiçbir ibâdet küçümsenmesin diye rızasını taatları arasında gizlemiştir.
6) Hiçbir günah hafife alınmasın diye gazâbını mâsiyetleri içerisinde gizlemiştir.
Beraat gecesi ise ecellerin belirlendiği, amellerin arz edildiği hüküm ve kaza gecesi, gazap ve rıza gecesi, kabul ve red gecesi, ulaşma ve engellenme gecesi, saadet ve şekāvet (bahtiyarlık ve bedbahtlık) gecesi, ikram ve ihânet gecesi olduğundan açıkça tayin edilmiştir ki kullar o geceyi bilsinler de onda yapacakları dualarla belaları savuşturabilsinler.
Rivayete göre Hasen-ı Basrî (Radıyallâhu Anh) şa‛banın on beşinci günü evinden çıktığı zaman, mübareğin yüzü, ölüp mezara defnedildikten sonra kabrinden çıkartılmış kişinin yüzü gibi olurdu.
Ona bunun hikmeti sorulduğunda: “Vallâhi denizin ortasında gemisi parçalananın musibeti bile benim başıma gelenden büyük olamaz” derdi.
Kendisine bunun sebebi sorulduğunda ise: “Çünkü ben günahlarımdan eminim, sevaplarımdan ise şüpheliyim. Bilmiyorum ki amellerim kabul mü edilecek, yoksa bana geri mi iâde edilecek” diye cevap verirdi. (Abdülkādir el-Geylânî, el-Ğunye, 1/348; Safûrî, Nüzhetü’l-mecâlis, 1/143-144; İsmâ‛îl Hakkî, Rûhu’l-beyan, 8/402-403)
اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ
Bizleri bu mübarek geceye kavuşturan Rabbime sınırsız hamd-ü senâlarda bulunur, bize bu mübarek gecenin faziletlerini beyan eden Nebiyy-i âli şâna, Ehl-i Beyt’ine ve cümle ashâbına sonsuz salât-ü selamlar ederim.
Cemaat-i Müslimîn, ihvân-ı dîn! Kadir gecesinden sonra en büyük geceye ulaşmış bulunuyoruz, ne kadar hamd etsek azdır, niceleri bu gecelerden gâfildir, hatta bu mübarek gecede içki içen, zina eden, hırsızlık yapan bile vardır, imansızlar zaten konumuz dışındadır.
Allâh-u Te‛âlâbu gecenin fazileti hakkında şöyle buyurmuştur:
﴿حٰمٓ +وَالْكِتَابِ الْمُبِينِ +إِنَّا أَنْزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ إِنَّا كُنَّا مُنْذِرِينَ +فِيهَا يُفْرَقُ كُلُّ أَمْرٍ حَكِيمٍ +أَمْرًا مِنْ عِنْدِنَا إِنَّا كُنَّا مُرْسِلِينَ +رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ﴾
“Hâ! Mîm! O (hidâyet yollarını) iyice açıklayıcı Kitâb (olan Kur’ân)a yemin olsun! Muhakkak Biz onu (bereketi bol olan) mübârek bir gecede indirdik. Şüphesiz Biz dâima (kullarımızı önlerindeki tehlikelerden) uyarıcılar olduk. Her hikmetli iş onda ayrılır.
Katımızdan pek önemli bir iş olarak (ki, o geceden, bir daha seneki benzeri geceye kadar meydana gelecek ecellerin kesimi, hacca gideceklerin yazımı, zelzeleler, yıldırımlar ve harplerin kaydı ve bunlarla ilgili nüshalamanın başlaması bu önemli işimizin örneklerindendir)! Şüphesiz ki Biz dâima (kullarımıza elçiler) göndericiler olduk!
Senin Rabbinden (kullarına) büyük bir rahmet olsun için! Şüphesiz ki O (tüm işitilenleri hakkıyla duyan) Semî‛ de, (yaratıkların tüm halleri dâhil olmak üzere bütün malumatı çok iyi bilen) Alîm de ancak O’dur!” (Duhân Sûresi:1-6)
Beydâvî, Nesefî, HâzinveÂlûsî (Rahimehumullâh)gibi birçok mûteber müfessirin beyânı vechile; bu âyet-i kerîmelerde geçen mübârek geceden maksat; bazı müfessirlere göre kadir gecesi ise de, ‛Ikrime (Radıyallâhu Anh)ile müfessirlerden bir cemaate göre Beraat gecesidir. Bu görüş Kur’ân-ı Kerîm’in kadir gecesinde indirilmiş olmasıyla çelişmez.
Zira bu görüşün sahipleri indirilen şeylere âit zamiri Kur’ân’ı Kerîm’e değil de, ilerisinden anlaşılan: “Kaderle ilgili büyük bir emr”e râci kabul etmişlerdir.
Buna göre mana: “Biz Azîmüşşân eceller, rızıklar, zengin etme, fakir kılma, diriltme ve öldürme gibi önemli emirlerimizi Beraat gecesinde takdir edip, Cibrîl, Mîkâîl, İsrâfîlveAzrâîl’e bildirdik ki, bir dahaki seneye kadar kullarımız hakkında bu hükümleri icrâ etsinler” demektir.
Ebu’d-Duhâ(Radıyallâhu Anh)ın beyânına göre Allâh-u Te‛âlâşa‛bânın yarı gecesinde kaza ve kaderleri takdir eder, kadir gecesinde ise bu hükümlerin yazılı bulunduğu nüshaları erbâbı olan meleklere teslim eder.
Zemahşerî(Rahimehullâh)ın beyânına göre bir senelik hâdiselerin Levh-i Mahfûz’dan istinsâhı (kopyalanması)na Beraat gecesi başlanır, kadir gecesi bitirilir ve bu dosyalar dört meleğe tevdî edilir (ısmarlanır).
Bu nüshalar şunlardır:
1) Rızıklarla ilgili nüsha Mîkâîl (Aleyhisselâm)a,
2) Harplerle ilgili dosya Cebrâîl (Aleyhisselâm)a,
3) Zelzeleler, yıldırımlar ve yer çöküntüleriyle ilgili, bir de kulların amellerini zapt eden evrak birinci kat semânın görevlisi olan İsmâ‛îl isimli büyük bir meleğe,
4)Hastalıklar ve ölümlerle ilgili kayıtlar da ölüm meleğine teslim edilir.
Beyhakî(Rahimehullâh)ın beyânına göre kadir gecesi bir dahaki seneye kadar Kur’ân-ı Kerîm’den inzal edilecek (indirilecek) olan sûre ve âyetler takdir edilir. Beraat gecesi ise yeryüzünün yönetimiyle ilgili meleklerin takip ettiği diğer işler vuzûha kavuşturulur.
Dolayısıyla:“Her hikmetli ve önemli iş, tarafımızdan pek önemli bir iş olarak o gece ayrılır” kavl-i şerîfinde geçen:“Her muhkem iş” tâbiri, kadir gecesiyle ilgili olarak: “Kur’ân’ın cüzleri, sûre ve âyetleriyle alâkalı her önemli konu” diye tefsir edilir.
Beraat gecesi hakkında ise: “Kulların rızıkları ve ecelleri gibi önemli meseleleri” şeklinde izah edilir. (Beyhakî, Şu‛abü’l-îmân, 5/253)
Bu yüzden ulemâ: “Recebin fazileti ilk gecesinden dolayı ilk onunda, şa‛bânın fazileti yarı gecesinden dolayı ortasında, ramazanın fazileti ise kadir gecesinden dolayı son onundadır” demişlerdir. (Ahmed ibni Hicâzî, Tuhfetü’l-ihvan, sh:42)
Leyle-i mübârekeden Beraat gecesinin kastedildiği görüşünü destekleyen birçok hadîs-i şerîf ve rivayet mevcuttur.
Nitekim Ebû Hureyre(Radıyallâhu Anh)dan rivayet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh(Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)şöyle buyurmuştur: “Eceller şa‛bândan şa‛bâna (belirlenip)kesilir. Hatta (Beraat gecesi)adamın ismi ölüler arasında (yazılıp)çıkmışken, o (başına geleceklerden habersiz bir şekilde)nikâh yapar ve çocuğu doğar.” (İbni Zencüveyh, Deylemî, no:2410; İbni Ebi’d-dünyâ, İbni Cerîr et-Taberî, 21/10; Beyhakî, Şu‛abü’l-îmân, no:3839-40; İbni Hacer, Tesdîdü’l-kavs, 2/115; Süyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr, 13/253-254)
Râşid ibni Sa‛îd(Radıyallâhu Anh)dan rivayet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh(Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)şöyle buyurmuştur:“Şa‛bânın yarı gecesi Allâh-u Te‛âlâ ölüm meleğine o sene öldürmek istediği her canlının rûhunu kabzetmesini vahyeder (bir dahaki seneye kadar öldüreceği canlıların isimlerini bildirir).” (Dînevrî, Süyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr, 13/254)
Büyük müfessir‛Ikrime(Radıyallâhu Anh):“Her hikmetli ve önemli iş o gece ayrıntılı bir şekilde yazılır” âyet-i kerîmesinin tefsiri hakkında şöyle buyurmuştur:“Şa‛bânın yarısının gecesinde senenin tüm işleri kesin karara bağlanır. Yaşayacak olanlar, ölecek olanlardan ayrılıp yazılır. Hacca gidecekler de yazılır, artık ne onlara bir kişi ilave olunur, ne de onlardan bir kişi eksiltilir.” (İbni Cerîr et-Taberî, 21/9-10; Süyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr, 13/252-253)
‛Atâ ibni Yesâr(Radıyallâhu Anh)şöyle demiştir: “Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)şa‛bân ayında tuttuğu kadar başka hiçbir ayda oruç tutmazdı. Bunun sebebi de o sene ölecek olanların ecellerinin o ayda(Levh-i Mahfûz’dan alınıp) nüsha (kopyalanarak görevlilerine ısmar)lanmasıdır.”(İbni Ebî Şeybe, el-Musannef, 3/103; Süyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr, 13/253)
Âişe(Radıyallâhu Anhâ)şöyle demiştir: “Rasûlüllâh(Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)şa‛bân ayında tuttuğu oruçtan daha çok hiçbir ayda oruç tutmazdı. Çünkü o ayda, o sene ölecek olanların ruhları nüsha(dosya)lanır. Hatta adamın adı ölenlerin arasında yükseltilmişken, o düğün yapar, ismi ölenler arasında kaldırılmış olan bir adam da (o sene öleceğinden habersiz bir şekilde) hacca gider.” (İbni Asâkir, Târîhu Dimeşk, 61/250; Süyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr, 13/253-254)
İbni Receb(Rahimehullâh)bu rivayetlerin bir kısmını naklettikten sonra bizlere şu nasihatlerde bulunmuştur: “Ey uzun kuruntularıyla meşgul ve kötü amelleriyle mesrur olan kişi! Daima ölümden korkar halde ol. Zira sen ecelin ne zaman hücum edeceğini bilemezsin.”
كُـــلُّ امْـــرِئٍ مُــصَـــبِّـــحٌ فِي أَهْــلِـــهِ
وَالْـمَـوْتُ أَدْنٰى مِــنْ شِرَاكِ نَعْـلِهِ
“Ölüm, takunyasının kayışından daha yakınken,
Herkes, ailesi arasında sevinçlidir sabah erken.”
أُؤَمِّــلُ أَنْ أُخَـــلَّـــدَ وَالْـــمَـــنَــايَا
تَـدُورُ عَـلَــيَّ مِــنْ كُلِّ النَّـوَاحِي
وَمَــا أَدْرِي وَإِنْ أَمْــسَــيْـتُ يَوْمًا
لَـعَــلِّــي لَا أَعِيـشُ إِلَى الصَّـبَــاحِ
“Her taraftan ölümler yağarken üzerime,
Ben de umuyorum ki ebediyyen yaşatılacağım.
Bir gün akşama kavuşsam da, bilemiyorum ki,
Belki de sabaha kadar yaşatılmayacağım.”
Görüyorsunuz bu mübarek gecede ecellerimiz belirleniyor, demek merhûme validemin eceli geçen sene kesilmiş ki bu sene Beraat gecesine kavuşamadı, belki bazımız da seneye Beraat gecesine kavuşamayacağız. Ne kadar fâni, geçici, boş bir hayat! Bir var, bir yok, bir de baktın, yerinde yeller esmiş, sanki hiç evinde oturmamışsın, mahallende dolaşmamışsın, elbiselerini giymemişsin, arabana binmemişsin, yatağında yastığında yatmamışsın.
Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in buyurduğu gibi:
«كَأَنَّ الدُّنْيَا لَمْ تَكُنْ وَكَأَنَّ الْأٰخِرَةَ لَمْ تَزَلْ.»
“Sanki dünya hiç var olmadı, âhiret de hiç kaybolmadı.”
Gelin aldanmayalım, bu mübarek gecede uyanık olup dua edelim de hayırlı uzun ömürle muammer olalım, size ileride hayırla uzun yaşamak için ne yapacağınızı yazacağım, iyi dinleyin, bir harf kaçırmayın. Dua yaparsak ölsek de iyi ölürüz, imanla çene kaparız, ebedî âhiretimizi kazanırız inşâallâh.
Beraat gecesinin fazileti hakkında birçok hadîs-i şerîf vârid olmuştur. Biz de burada bunlardan bir kısmını zikredelim:
Ali(Radıyallâhu Anh)dan rivayet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh(Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)şöyle buyurmuştur:“Şa‛bânın yarı (on beşinci) gecesi olunca, gecesini (ibâdette) kıyamla geçirin, gününü de oruç tutun.
Şüphesiz Allâh-u Tebârake ve Te‛âlâ o gece güneş batımında (inmekten, çıkmaktan, hareket ve intikalden münezzeh olarak, Zât’ına yakışan bir inişle) en yakın semâya iner de, fecrin doğuşuna (imsak oluncaya) kadar: ‘Bağışlanmak isteyen var mı onu mağfiret edeyim, rızık isteyen var mı ki onu rızıklandırayım, belâya tutulan var mı ona afiyet vereyim, yok mu şöyle isteyen, yok mu böyle isteyen?!’ diye nidâ eder. Artık kim ne isterse mutlaka ona muradı verilir.” (İbni Mâce, İkāmetü’s-salât, no:1388, 1/444; Beyhakî, Şu‛abu’l-îmân, no:3542, 3555, 5/354-362)
Bazıları her gece hakkında böyle hadîs-i şerifler bulunduğunu söyleyerek Beraat gecesinin faziletini inkara yeltenmişlerse de, bunlar hadîs-i şerifler arasındaki farkı fark etmekten âciz kimselerdir. Zira o hadislerde gecenin son üçte birinden bahsedilmekte, bunda ise güneş batar batmaz bu tecellinin başladığı bildirilmektedir.
Âişe(Radıyallâhu Anhâ)şöyle anlatmıştır: “Şa‛bânın yarısının gecesi olduğunda Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)benim şalımın içinden sıyrılıp çıktı. Ben: ‘Hanımlarından birine gitmiştir’ diye endişelenip kalktım. Onu evde aramaya başladım. Ayağım secde halindeyken onun mübârek ayaklarına değdi.
Secdede o kadar uzun kaldı ki Allâh-u Te‛âlâonun ruhunu secdede kabzetti sandım. Ayaklarına dokunduğumda hareket edince, yaşadığını anlayarak çok sevindim.
Secdede söylediği dualardan şunlar aklımda kaldı:‘Karartım da, hayalim de Sana secde etti, gönlüm Sana iman etti, işte elim ve onunla kendi aleyhime işlediklerim!
Ey her büyük şey için kendisine umut bağlanan büyük Allâh! Ey büyük zât! Büyük günahları affet! Yüzüm kendisini yaratan, kulağını ve gözünü yar(ıp yarat)ana secde etti. Nimetlerini Sana karşı ikrar ediyorum.
Büyük günahlarımı itiraf ediyorum. Ben nefsime zulmettim, öyleyse beni bağışla. Zira günahları Senden başkası affedemez. Azâbından affına sığınıyorum. Hışmından rahmetine sığınıyorum. Gazâbından rızana sığınıyorum. Senden Sana sığınıyorum. Zât’ın pek yüce olmakta daim oldu. Sana karşı övgüyü sayıp bitiremem. Sen Kendini övdüğün gibisin.’
Sonra mübarek başını kaldırıp şöyle dua etti:‘Ey Allâh! Bana şerden arınmış bulunan, takva sahibi olan, kâfir ve bedbaht olmayan bir kalp bağışla.’
Daha sonra tekrar dönüp secde yaptı ve şöyle duada bulundu:‘Yâ Rabbi! Sana kardeşim Dâvûd (Aleyhisselâm)ın dediği gibi diyorum. Seyyidim için yüzümü toprağa sürüyorum. Efendimin cemâli için tüm yüzler toprağa sürülmeye değer.’
Daha sonra başını kaldırdığında, ben kıskançlıkla onun peşine düştüğümden utanarak: ‘Anam babam sana feda olsun yâ Rasûlellâh! Sen bir vâdidesin, ben ise başka bir vâdideyim (sen neler düşünüyorsun, ben ne düşünüyorum?)’ dedim.
O zaman bana:‘Ey Humeyrâ! Bilmez misin ki bu gece şa‛bânın yarı gecesidir. Bu gecede Kelb kabîlesinin koyunlarının kılları kadar Allâh’ın (cehennemden) âzatlıları vardır’ buyurdu.
Ben de kendisine: ‘Kelb kabilesinin koyunlarının tüylerinin durumu nedir (ki ondan bahsettiniz)?’ diye sorunca:‘Araplar içinde onlardan fazla sürüye sahip olan bir kabile yoktur. Ancak ben (affolunacaklar arasında) altı kişiden bahsetmiyorum ki bunlar; içki içmeye devam eden, ana babasına isyan eden, zinâya ısrar eden, sıla-ı rahimi kesen, heykel tasvir eden ve söz gezdirendir’ buyurdu.
O zaman ben: ‘Yâ Rasûlellah! Sizin bu gece secdenizde bir duada bulunduğunuzu işittim ki, bu zamana kadar bu duayı yaptığınızı hiç işitmemiştim. Secdede diyordunuz ki:
‘Azâbından affına sığınıyorum, gazâbından rızana sığınıyorum, Senden Sana sığınıyorum. Zât’ın yüce olmakta dâim oldu. Sana karşı övgüyü sayıp bitiremem, Sen Kendini övdüğün gibisin’deyince:‘Sen bunu belledin mi?’ diye sordular.
Ben: ‘Evet’ deyince: ‘Bunları iyi öğren ve öğret. Çünkü Cibrîl (Aleyhisselâm)bana bunları secdede tekrar tekrar söylememi emretti’ buyurdular.
İşte Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)böylece sabah vaktine kadar ayakta ve oturarak namaza devam etti. Sabah olduğunda iki ayağı da iyice şişmişti.
Ben onları oğuştururken: ‘Anam babam sana feda olsun! Kendinize çok zahmet verdiniz, Allâh-u Te‛âlâsizin geçmiş ve gelecek günahlarınızı bağışlamamış mıydı?! Şöyle yapmamış mıydı?! Böyle yapmamış mıydı?!’ diye sayınca: ‘Ey Âişe! (Madem ki O bana bu kadar lütuflarda bulundu) şimdi ben çok şükreden bir kul olmalı değil miyim?! Bu gecede neler olduğunu bilir misin?!’ buyurdu.
Ben: ‘Ey Allâh’ın Rasûlü! Bu gecede neler var?” dediğimde: ‘Âdem oğullarından bu sene doğacakların tamamı bu gece yazılır. Âdem oğullarından bu sene öleceklerin tümü bu gece kaydedilir, amelleri bu gece yükseltilir, rızıkları da bu gece indirilir’ buyurdu.
Bu sefer ben: ‘Yâ Rasûlellâh! Allâh’ın rahmeti olmadan kimse cennete giremez mi?’ dediğimde:‘Allâh’ın rahmeti olmadan kimse cennete giremez’ buyurdu.
Tekrar ben:‘Siz de mi yâ Rasûlellâh!?’ deyince, mübârek elini başının üstüne koyarak üç kere:‘Allâh rahmeti ile beni kuşatmazsa ben de giremem’ buyurdular.” (Beyhakî, Fadâilü’l-evkāt, no:26-29, sh:126-132; Şu‛abü’l-îmân, no:3556-3557, 5/362-365; Münzirî, et-Terğîb, no:1546, 2/124; Süyûtî, ed-Dürru’l- Mensûr, 13/257-260)
Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in birinci ve ikinci secdelerde ve iki secde arasında okuduğu bu duaların metni Şa‛bân risalemin 166-170. sayfalarda mezkurdur, ezberleyip okuyabilen sünnet-i seniyyeye ittibâ etmiş olur, Arapçasını bilmeyenler manasını namazda okuyamazlar ancak namazdan sonra okuyabilirler.
Bu mübarek gece, ibadetle ihya edenlere cennetin vacip olduğu beş geceden biridir, nitekim Mu‛âz ibni Cebel (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh(Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Beş geceyi (ibâdetle geçirerek) ihya edene cennet vacip olur. (Bunlar da)terviye (zülhıccenin sekizinci) gecesi, arefe (zülhıccenin dokuzuncu) gecesi, nahr (zülhıccenin onuncu) gecesi (olan Kurban bayramı gecesi), fıtr (ramazan bayramı) gecesi, bir de şa‛banın yarı (Beraat) gecesidir.” (İsmâ‛îl Hakkî, Rûhu’l-beyan, 8/403)
Bu mübarek gece, duaların reddedilmediği beş geceden biridir. Nitekim Ebû Ümâme el-Bâhilî (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:“Beş gece vardır ki, onlarda (şartlarına uygun olarak yapılan) dua reddolunmaz, bunlar da recebin ilk gecesi, şa‛bânın yarı gecesi, cuma gecesi, ramazan bayramı gecesi ve kurban bayramı gecesidir.”(İbni Asâkir, Târîhu Dimeşk, 10/408; Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, no:2975 2/196; Beyhakî, Şu‛abu’l-îmân, no:3440, 5/288; Abdürrezzâk, el-Musannef, no:7927, 4/317)
İmâm-ı Münâvî(Rahimehullâh)bu hadîs-i şerîfin izahında şöyle buyurmuştur: “Bu geceleri ibâdetle geçirmek, kendilerinde dua ve yalvarışı çok yapmak sünnettir. Selef-i sâlihîn (geçmiş büyükler) kesinlikle bu gecelerde ibâdete devam etmişlerdir.” (Feyzu’l-Kadîr, no:3952, 3/454)
Bu mübarek gece, Allâh-u Te‛âlâ’nın sabaha kadar hayırları açtığı dört geceden biridir, nitekim Âişe (Radıyallâhu Anhâ): “Rasûlüllâh(Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in şöyle buyurduğunu işittim” demiştir:
“Allâh-u Te‛âlâ bütün hayırları dört gecede,(sabah) ezan(ının vakti oluncay)a kadar(kulların üzerine) boşaltırcasına açar ki bunlar, Edhâ(kurban bayramı) gecesi, fıtr(ramazan bayramı) gecesi,şa‛banın yarı(sı olan Beraat) gecesi ki onda ecelleri ve rızıkları(Levh-i Mahfûz’dan) nüsha (kopya)la(yıp, görevlilerine teslim ede)r.(O sene) hacca gidecekleri de o gece yazar. Biri de arefe (zülhiccenin dokuzuncu) gecesidir.”
İbrâhîm ibni Ebî Nüceyh(Radıyallâhu Anh)bu dörde ilaveten cuma gecesini de zikrederek bu sayıyı beşe çıkarmıştır.(el-Hatîb, Ruvâtü Mâlik, Süyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr, 13/255; Abdülkādir el-Geylânî, el-Ğunye, 1/347; İbni Hicâzî, Tuhfetü’l-ihvan, sh:48; Ebu’l-Ferac ibnü’l-Cevzî, Kitâbü’n-Nûr fî fedâili’l-eyyâmi ve’ş-şuhûr, Süleymaniye Kütüphanesi, Nazîf Paşa, Mikrofilm arşivi, no:1575, varak:62)
Bu mübarek gece üç yüz rahmet kapısının açıldığı, cennet kapılarının açıldığı ve birinci kat semadan Arş’a kadar meleklerin secdeye kapanıp biz günahkâr ümmetlerin günahları için mağfiret talebinde bulunduğu bir gecedir.
Nitekim Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh) Rasûlüllâh(Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Şa‛bânın yarısının gecesi Cibrîl (Aley- hisselâm) bana gelerek: ‘Yâ Muhammed! Başını semaya doğru kaldır’ buyurdu.
Ben: ‘Bu ne gecedir?’ dediğimde: ‘Bu, Allah-u Sübhânehû’nun üç yüz rahmet kapısı açtığı bir gecedir ki onda, kendisine hiçbir şeyi ortak koşmayan(Müslüman)ların tümünü bağışlar, ancak büyücü, kâhin (gayptan haber veren), içki içmeye devam eden yahut faiz ve zinâyı bırakmayanları, tevbe etmedikleri sürece affetmez’ buyurdu.
Gecenin dörtte biri geçince Cibrîl (Aleyhisselâm)tekrar inerek: ‘Yâ Muhammed! Başını kaldır’ buyurdu. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)başını kaldırdığında bir de ne görsün? Cennetin tüm kapıları(ardına kadar) açılmış, dünya semâsından Arş’a kadar tüm melekler secdede Muhammed (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in ümmeti için istiğfarda bulunuyorlar ve her semâ kapısında bir melek bulunuyor.
Birinci kapıdaki melek: ‘Bu gece rukû edenlere müjdeler olsun!’ diye nidâ ediyor.
İkinci kapıdaki melek: ‘Bu gece secde edenlere müjdeler olsun!’ diye nidâ ediyor.
Üçüncü kapıdaki melek: ‘Bu gece dua edenlere müjdeler olsun!’ diye nidâ ediyor.
Dördüncü kapıdaki melek: ‘Bu gece zikredenlere müjdeler olsun!’ diye nidâ ediyor.
Beşinci kapıdaki melek: ‘Bu gece Allâh korkusundan ağlayanlara müjdeler olsun!’Diğer bir rivayette:‘Bu gece hayır yapanlara müjdeler olsun!’ diye nidâ ediyor.
Altıncı kapıda müvekkel (görevli)melek: ‘Bu gece tüm Müslümanlara müjdeler olsun!’ diye sesleniyor.
Yedinci kapıda bulunan melek ise: ‘Bu gece bir şey telep eden (isteyen)var mı ki, muradı kendisine verilsin?’ Diğer bir rivayette:‘Bu gece Kur’ân okuyanlara müjdeler olsun!’ diye çağırıyor.
Sekizinci kapıda duran melek de: ‘İstiğfar eden var mı ki kendisi için(günahları) mağfiret olunsun?’ diye bağırıyor.
Bunun üzerine: ‘Ey Cibrîl! Bu kapılar ne zamana kadar açık olacak?’ diye sorduğumda: ‘Gecenin başından fecrin tulû‛una(imsak vakti girinceye) kadar’ buyurduktan sonra:‘Bu gece Kelb kabîlesinin koyun sürülerinin tüyleri kadar(çok) sayıda Allâh-u Te‛âlâ’nın ateşten âzatlıları vardır!’ buyurdu.”(Abdülkādir el-Geylânî, el-Ğunye,1/347; Safûrî, Nüzhetü’l-mecâlis, 1/142)
Bu mübarek gece Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e bütün ümmetine şefaat izni verilerek razı edildiği gecedir, nitekim Âişe (Radıyallâhu Anhâ) şöyle anlatmıştır: “Şa‛bânın yarısının gecesi (Beraat gecesi) Nebî(Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)i secdede dua ederken gördüm.
Derken Cibrîlinerek:‘Şüphesiz ki Allâh-u Te‛âlâ bu gece senin şefaatinle ümmetinin üçte birini cehennemden âzâd etti’buyurdu.
Bunun üzerine Rasûlüllâh(Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)duayı artırınca Cibrîl(Aleyhisselâm) tekrar nüzûl ederek:‘Muhakkak Allâh-u Te‛âlâ sana selam söylüyor ve: ‘Ümmetinin yarısını gerçekten ateşten âzâd ettim’ buyuruyor’ dedi.
Rasûlüllâh(Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)duayı ziyadeleştirince Cibrîl(Aleyhisselâm) üçüncü defa gelerek: ‘Şu bir gerçek ki Allâh-u Te‛âlâ senin şefaatinle ümmetinin tamamını cehennemden âzâd etmiştir. Ancak hasmı olanlar, düşmanlarını razı edinceye kadar onları âzâd etmemiştir”buyurdu.
Rasûlüllâh(Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)(bu müjdelerle yetinmeyip, tüm ümmetini kurtarmak için) duayı artırınca, sabaha doğru Cibrîl(Aleyhisselâm)son bir kez inerek: ‘Şüphesiz ki Allâh-u Te‛âlâ fazl-u rahmetiyle ümmetinin hasımlarını razı edeceğine (ve böylece hepsini bağışlayacağına) dâir güvence verdi’ buyurdu da ancak o zamanNebî(Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)razı oldu.” (İsmâ‛îl Hakkî Bursevî, Rûhu’l-beyan, 8/404)
Bu mübarek gece cennetlerin donandığı ve kumlar kadar çok kulların cehennemden berat aldığı bir gecedir, nitekim Kâ‛b (Radıyallâhu Anh) şöyle demiştir: “Şüphesiz ki Allâh-u Te‛âlâ şa‛bânın yarı gecesinde Cibrîl(Aleyhisselâm)ı cennete göndererek süslenmesini emreder ve ona:‘Muhakkak ki Allâh-u Te‛âlâ senin bu gecende, gökteki yıldızlar adedince, dünyanın günleri ve geceleri sayısınca, ağaçların yaprakları adedince, dağların ağırlığınca ve kumlar kadar (çok sayıda günahkâr kulunu) gerçekten (cehennemden) âzâd etmiştir’ buyurur.” (İbni Receb el-Hanbelî, Letâifü’l-me‛ârif, sh:264; Safûrî, Nüzhetü’l-mecâlis,1/144; Ebu’l-Ferac ibnü’l-Cevzî, Kitâbü’n-Nûr fî fedâili’l-eyyâmi ve’ş-şuhûr, Süleymaniye Kütüphanesi, Nazîf Paşa, Mikrofilm arşivi, no:1575, varak:64-65)
Hakîm ibni Keysân(Radıyallâhu Anh)şöyle demiştir: “Allâh-u Te‛âlâşa‛bânın yarısının gecesinde kullarına tecellîde bulunur. Her kimi o gecede temize çıkarırsa, bir daha seneye kadar o kulunu tezkiye (tertemiz muhafaza) eder.”(Abdülkādir el-Geylânî, el-Ğunye, 1/347; Ebu’l-Ferac ibnü’l-Cevzî, Kitâbü’n-Nûr fî fedâili’l-eyyâmi ve’ş-şuhûr, Süleymaniye Kütüphanesi, Nazîf Paşa, Mikrofilm arşivi, no:1575, varak:62)
Bu gecenin fazileti hakkında hiçbir rivayet olmasaydı bile bu söz yeterli olurdu. Zira hiçbir gecenin fazileti hakkında: “Bu geceyi ibadetle geçirirseniz, günahlarınızdan tertemiz olursunuz ve bir daha seneye kadar günah kirlerine bulaşmazsınız” diye bir söz vârid olmamıştır.
Bu gecenin “Beraat” ve “Sakk” (vesîka) gecesi adını alması hakkında ulemâ şu beyanları yapmıştır:
Tahsildar beytülmâle âit cizyesini, haracını ve vergisini aldığı kimselere, bu hususta bir berat makbuzu yazıp verdiği gibi Allâh-u Te‛âlâ da tevbe edip amel-i sâlih işleyen kullarına bu gecede cehennemden berat (kurtuluş fermanı) yazar.
Nitekim Ömer ibni Abdülazîz(Radıyallâhu Anh)a verilen beraatı ileride zikredeceğim.
Bu gecede sa‛îdlere gazaptan berat verildiği gibi, şakîlere de rahmetten berat (uzaklık) verilecektir ki bunların kimlikleri “Bu Gecede Affolunmayanlar” bölümünde gelecektir. Bu hale düşmekten Allâh-u Te‛âlâ’ya sığınırız.
Demek ki bu gece birine: “Kulluk vazifelerini hakkıyla yerine getirdin, öyleyse ateşten beratını al” denilecek, bir diğerine ise: “Allâh-u Te‛âlâ’nın haklarını hafife aldın, kulluk görevlerini îfa etmedin, o halde Cebbar Te‛âlâ’dan beratını al” denilecektir.
Abdülkādir el-Geylânî (Rahimehullâh)ın beyanına göre bu gecede iki berat vardır, eşkiyâ Rahman(ın yüce rahmetine mahzar olmak)dan, evliyâ ise hızlân (Allâh-u Te‛âlâ’nın yardımından mahrum kalıp, rüsvaylığa uğramak)dan berat alırlar.
Bu mübarek gecenin en büyük özelliği kadir gecesi gizli iken bu gecenin açıkça bildirilmiş olmasıdır.
Nesefî (Rahimehullâh)ın beyanına göre Allâh-u Te‛âlâ bazı şeyleri bazı hikmetlerle gizlemiştir:
1) Ramazan ayının tümünde ibadete çok çalışılsın diye kadir gecesini gizlemiştir.
2) Cuma gününün tümü dua ile geçirilsin diye onda bulunan kabul saatini gizlemiştir.
3) Tüm isimleri ile Kendisine dua edilsin diye “İsm-i Âzam”ını (en büyük ismini) esmaü’l-hüsnâsı içinde gizlemiştir.
4) Müslümanlardan hiçbirine hor bakılmasın diye velîsini kulları içerisinde gizlemiştir.
5) Hiçbir ibâdet küçümsenmesin diye rızasını taatları arasında gizlemiştir.
6) Hiçbir günah hafife alınmasın diye gazâbını mâsiyetleri içerisinde gizlemiştir.
Beraat gecesi ise ecellerin belirlendiği, amellerin arz edildiği hüküm ve kaza gecesi, gazap ve rıza gecesi, kabul ve red gecesi, ulaşma ve engellenme gecesi, saadet ve şekāvet (bahtiyarlık ve bedbahtlık) gecesi, ikram ve ihânet gecesi olduğundan açıkça tayin edilmiştir ki kullar o geceyi bilsinler de onda yapacakları dualarla belaları savuşturabilsinler.
Rivayete göre Hasen-ı Basrî (Radıyallâhu Anh) şa‛banın on beşinci günü evinden çıktığı zaman, mübareğin yüzü, ölüp mezara defnedildikten sonra kabrinden çıkartılmış kişinin yüzü gibi olurdu.
Ona bunun hikmeti sorulduğunda: “Vallâhi denizin ortasında gemisi parçalananın musibeti bile benim başıma gelenden büyük olamaz” derdi.
Kendisine bunun sebebi sorulduğunda ise: “Çünkü ben günahlarımdan eminim, sevaplarımdan ise şüpheliyim. Bilmiyorum ki amellerim kabul mü edilecek, yoksa bana geri mi iâde edilecek” diye cevap verirdi. (Abdülkādir el-Geylânî, el-Ğunye, 1/348; Safûrî, Nüzhetü’l-mecâlis, 1/143-144; İsmâ‛îl Hakkî, Rûhu’l-beyan, 8/402-403)