Kişinin Adağının geçerli olması için adanan şeyin cinsinden bir farz ya da vacip bulunmalıdır ve de adanan şeyin yerine getirilmesi için hem kişinin yapabilmesi hem de dinimizce mümkün olması gerekmektedir adanan şey eğer mal ise adayan kişinin mülkiyetinde olmalıdır .(Fetavay-ı Hindiyye, I, 208).
Bu nedenle kişinin, kendisinin olmadığı bir malı vermeyi ya da
kurban etmeyi adaması geçersiz olmaktadır. Kişinin Sahip olduğu maldan fazlasını adaması durumunda ise yalnızca sahip olduğu kadarı hakkında geçerli sayılır.
Adak adayan kimsenin, adağını kendi malıyla gerçekleştirmesi gerekmektedir. Eğer adak adayan kişinin malı yoksa bol bol tövbe etmeli, mal sahibi olduğunda da adağını yerine getirmelidir. (İbn Abidin, Reddu’l-Muhtar, III, 68).
Bedenen yaptığımız ibadetler için ise yani
oruç tutmayı adayıp da hastalık ya da yaşlılık gibi özür nedeniyle adaklarını gerçekleştiremeyecek olan kimselerin, her bir oruç adağı için birer fidye vermeleri gerekmektedir.
Ömrü boyunca oruç tutmayı adayan kimse, sağlık durumu el verdiği kadarıyla adağını mutlaka yerine getirmeli, bu durumun mümkün olmaması halinde ise her bir gün için bir fidye vermelidir. Şayet kişi
namaz kılmayı adamışsa; ima ile de olsa adadığı namazı kılmalıdır. Eğer güç getiremezse tövbe etmelidir.
Bu durumlarda olan kişiler, daha sonra bu ibadetleri yapmaya güç getirirlerse, adaklarını mutlaka yerine getirmelidirler. (Kasani, Bedaiü’s-Sanai, V, 91; Mevsili, İhtiyar, İstanbul, IV, 603; Fetava-yı Hindiyye, I, 209). @Bulut