- Katılım
- 28 Nis 2018
- Mesajlar
- 376
Şeyh Ebû’l-Abbâs et-Ticânî (r.h.)[1] Hazretleri’nin “Cevheretü’l-Kelâm Salevât”ıdır.
O da şudur:
اَللُّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى نَبِيِّكَ وحَبِيبِكَ سَيِّدُنَا مُحَمَّدٍ وَعَلىَ إخِوَانِهِ وَآلِهِ صَلاَةً وَسَلاَماً نَقْرَأُ بِهِمَاأَبِوَابَ جَنَّاتِكَ وَنَسْتَجْلِبُ بِهِمَا أَسْبَابَ رِضْوَانِكَ وَنُوَدِّى بِهِمَا بَعْضَ حَقِّهِ عَلَيْنَا بِفَضْلِكَ وَإِحْسَانِكَ آمِين
Okunuşu:
“Allâhümme salli ve sellim ‘alâ nebiyyike ve habîbike seyyidünâ Muhammedin ve ‘alâ ihvânihî ve âlihî salâten ve selâmen nekrau bihimâ ebvâbe cennâtike ve nesteclibü bihimâ esbâbe rıdvânike ve nüveddî bihimâ ba’de hakkihî aleynâ bi-fadlike ve ihsânike, Âmin!”
Kim, uyuma esnasında temiz ve abdestli olduğu ve yatağı da temiz olduğu halde bu salevâtı yedi kere okursa; Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Hazretleri’ni rü’yâsında görür. (Saadetü’d-Dareyn, s. 532)
O da şudur:
اَللُّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى نَبِيِّكَ وحَبِيبِكَ سَيِّدُنَا مُحَمَّدٍ وَعَلىَ إخِوَانِهِ وَآلِهِ صَلاَةً وَسَلاَماً نَقْرَأُ بِهِمَاأَبِوَابَ جَنَّاتِكَ وَنَسْتَجْلِبُ بِهِمَا أَسْبَابَ رِضْوَانِكَ وَنُوَدِّى بِهِمَا بَعْضَ حَقِّهِ عَلَيْنَا بِفَضْلِكَ وَإِحْسَانِكَ آمِين
Okunuşu:
“Allâhümme salli ve sellim ‘alâ nebiyyike ve habîbike seyyidünâ Muhammedin ve ‘alâ ihvânihî ve âlihî salâten ve selâmen nekrau bihimâ ebvâbe cennâtike ve nesteclibü bihimâ esbâbe rıdvânike ve nüveddî bihimâ ba’de hakkihî aleynâ bi-fadlike ve ihsânike, Âmin!”
Kim, uyuma esnasında temiz ve abdestli olduğu ve yatağı da temiz olduğu halde bu salevâtı yedi kere okursa; Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Hazretleri’ni rü’yâsında görür. (Saadetü’d-Dareyn, s. 532)
[1] 737 (H.1150) senesinde Cezâyir’in güneyinde Ayn-ı Mâdî denilen yerde doğdu. Allahü teâlâ, parlak bir zekâ, zihin açıklığı ve din gayreti ihsân etti. Yedi yaşında Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Yirmi yaşına varmadan dînî ve edebî ilimleri öğrendi. Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem mübârek işlerini ve sözlerini içerisinde toplayan Sahîh-i Buhârî ve Sahîh-i Müslim ile Malîkî mezhebine ait din bilgilerini anlatan Muhtasar adındaki fıkıh kitabını ezberledi. Genç yaşta yüksek hallere ulaşma nîmetine kavuştu. Muhammed bin Câfer Fârîsî (r.h.) onun hakkında: “Nihâyete varmış velî, şerîatle hakîkatı bir araya getiren kâmil (olgun) rehber.” Demiştir. Yûsuf-i Nebhânî (r.h.) ise: “Ârif denilen evliyânın önderidir. Zikirlerini ve virdlerini uyanık iken Peygamber efendimizden alan büyüklerindendir.” demiştir. 1815 (H.1230)’de Fas’da vefât etti.