- Katılım
- 28 Nis 2018
- Mesajlar
- 376
Ahmed bin İdris (Kuddise Sirruhu) Hazretleri bir gün Hızır Aleyhisselam’a en faziletli salavatın hangi salavat olduğunu sorar. Hızır Aleyhisselam’da ona bu salavatı öğretir.
Bir defâsında Resûlullah efendimizi gördüm. Yanında Hızır aleyhisselâm da vardı. Peygamber efendimiz Hızır aleyhisselâma, bana Şâziliyye yolunun dersini (edebini) öğretmesini emrettiler. O da bana Resûlullah’ın huzûrunda nasıl olunacağını öğrettiler. Daha sonra Peygamber efendimiz, Hızır aleyhisselâma sevâbı daha çok olan zikir, salevât ve istigfârları öğretmesini buyurdu. O zaman Hızır aleyhisselâm; “Onlar hangileridir yâ Resûlallah?” diye suâl etti.
Peygamber efendimiz; “Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah fî külli lemhatin ve nefesin adede mâ vese’ahü ilmüllah…” diye üç defâ, sonra da; “Külillâhümme innî es’elüke bi nûr-i vechillah-il-azîm.” sonra da; “Estagfirullah el-azîm el-kerîm ellezî lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm Gaffâr-üz-zünûb. Yâ zel-celâli vel-ikrâm.” diye buyurdular.
Sonra da Peygamber efendimiz bana; “Ey Ahmed! Yer ve göğün hazînelerini sana verdim. O da bu zikir, salevât ve istigfârdır.” buyurdular. Çok iltifât ve teveccühlere mazhar oldum.
Ahmed bin İdrîs’in talebelerinden biri, Mekke-i mükerremede vefât etti. Onu Muallâ kabristanlığına defnettiler. Defin esnâsında orada bulunan keşf sâhibi bir talebe, Azrâil aleyhisselâmın Cennet’ten bir yaygı ve büyük kandiller getirdiğini ve kabri göz alabildiğine genişlettiğini gördü. Bu hâle gıpta edip; “Keşke, öldüğümde benim için de Rabbim böyle bir ikrâmda bulunsa.” dedi. O zaman Azrâil aleyhisselâm; “Sizden herbiriniz, Allahü teâlânın sevgili kulu olan hocanız Ahmed bin İdrîs’in devamlı okumuş olduğu salevât-ı şerîfeler bereketiyle böyle ikrâm ve ihsânlara kavuşacaksınız.” buyurdu.
O büyük salevât da şöyledir: “Allahümme innî es’elüke bi nûri vechillahil azîm. Ellezî melee erkân’el azîm bi kadri azameti zâtillahil azîm fî külli lemhatin ve nefesin adede mâfî ilmillahil azîm salâten dâimeten bi devâmillahil azîm, Ta’zîmen li hakkıke yâ Mevlânâ yâ Muhammed yâ zel hulukil azîm ve sellim aleyhi ve alâ âlihî mislü zâlike vecma’ beynî ve beynehû kemâ Cema’te beyner’rûh-ı ven-nefsi zâhiren ve bâtınen yakazaten ve menâmen. Vec’alhü yâ Rabbi rûhan lezzâtî min cemî’il vücûhi fid-dünyâ kablel âhira yâ Azîm.”
Salavatın Arapçası:
Salavatın Türkçe Meali:
Rabbimiz! Senden arşın direklerini dolduran; âlemlere varlık veren, Yüce Allah’ın nûrunun, Efendimiz, yüce mertebelerin sahibi Muhammed (Salallahu Aleyhi ve Sellem)’e, Yüce Allah’ın nebisinin ailesine, Yüce Allah’ın zatının azameti miktarınca, Yüce Allah’ın ilminde bulunan, gözlerin tüm bakışları ve nefesler adedince, Yüce Allah’ın ebediyetiyle sürecek kâmil bir salâtla salât etmesini, Efendimiz ey Muhammed (Salallahu Aleyhi ve Sellem), yüce ahlâk sahibi, seni hakkıyla yüceltmesini diliyorum. Ona onun ailesine ve ashabına bunun gibi selâm olsun!. Ey Rabbim ruhla nefesi yakınlaştırdığın gibi, zâhirde, bâtında, uyanıklıkta, uykuda beni ona yakınlaştır!. Ey Rabbim, ey yüce olan, ey Allah’ım, onu, âhiret gelmezden evvel dünyada her cihetle zâtımın ruhu kılıver!
Bir defâsında Resûlullah efendimizi gördüm. Yanında Hızır aleyhisselâm da vardı. Peygamber efendimiz Hızır aleyhisselâma, bana Şâziliyye yolunun dersini (edebini) öğretmesini emrettiler. O da bana Resûlullah’ın huzûrunda nasıl olunacağını öğrettiler. Daha sonra Peygamber efendimiz, Hızır aleyhisselâma sevâbı daha çok olan zikir, salevât ve istigfârları öğretmesini buyurdu. O zaman Hızır aleyhisselâm; “Onlar hangileridir yâ Resûlallah?” diye suâl etti.
Peygamber efendimiz; “Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah fî külli lemhatin ve nefesin adede mâ vese’ahü ilmüllah…” diye üç defâ, sonra da; “Külillâhümme innî es’elüke bi nûr-i vechillah-il-azîm.” sonra da; “Estagfirullah el-azîm el-kerîm ellezî lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm Gaffâr-üz-zünûb. Yâ zel-celâli vel-ikrâm.” diye buyurdular.
Sonra da Peygamber efendimiz bana; “Ey Ahmed! Yer ve göğün hazînelerini sana verdim. O da bu zikir, salevât ve istigfârdır.” buyurdular. Çok iltifât ve teveccühlere mazhar oldum.
Ahmed bin İdrîs’in talebelerinden biri, Mekke-i mükerremede vefât etti. Onu Muallâ kabristanlığına defnettiler. Defin esnâsında orada bulunan keşf sâhibi bir talebe, Azrâil aleyhisselâmın Cennet’ten bir yaygı ve büyük kandiller getirdiğini ve kabri göz alabildiğine genişlettiğini gördü. Bu hâle gıpta edip; “Keşke, öldüğümde benim için de Rabbim böyle bir ikrâmda bulunsa.” dedi. O zaman Azrâil aleyhisselâm; “Sizden herbiriniz, Allahü teâlânın sevgili kulu olan hocanız Ahmed bin İdrîs’in devamlı okumuş olduğu salevât-ı şerîfeler bereketiyle böyle ikrâm ve ihsânlara kavuşacaksınız.” buyurdu.
O büyük salevât da şöyledir: “Allahümme innî es’elüke bi nûri vechillahil azîm. Ellezî melee erkân’el azîm bi kadri azameti zâtillahil azîm fî külli lemhatin ve nefesin adede mâfî ilmillahil azîm salâten dâimeten bi devâmillahil azîm, Ta’zîmen li hakkıke yâ Mevlânâ yâ Muhammed yâ zel hulukil azîm ve sellim aleyhi ve alâ âlihî mislü zâlike vecma’ beynî ve beynehû kemâ Cema’te beyner’rûh-ı ven-nefsi zâhiren ve bâtınen yakazaten ve menâmen. Vec’alhü yâ Rabbi rûhan lezzâtî min cemî’il vücûhi fid-dünyâ kablel âhira yâ Azîm.”
Salavatın Arapçası:
Salavatın Türkçe Meali:
Rabbimiz! Senden arşın direklerini dolduran; âlemlere varlık veren, Yüce Allah’ın nûrunun, Efendimiz, yüce mertebelerin sahibi Muhammed (Salallahu Aleyhi ve Sellem)’e, Yüce Allah’ın nebisinin ailesine, Yüce Allah’ın zatının azameti miktarınca, Yüce Allah’ın ilminde bulunan, gözlerin tüm bakışları ve nefesler adedince, Yüce Allah’ın ebediyetiyle sürecek kâmil bir salâtla salât etmesini, Efendimiz ey Muhammed (Salallahu Aleyhi ve Sellem), yüce ahlâk sahibi, seni hakkıyla yüceltmesini diliyorum. Ona onun ailesine ve ashabına bunun gibi selâm olsun!. Ey Rabbim ruhla nefesi yakınlaştırdığın gibi, zâhirde, bâtında, uyanıklıkta, uykuda beni ona yakınlaştır!. Ey Rabbim, ey yüce olan, ey Allah’ım, onu, âhiret gelmezden evvel dünyada her cihetle zâtımın ruhu kılıver!