- Katılım
- 29 Ağu 2018
- Mesajlar
- 151
Sultan Üçüncü Murad Han o sabah çok erken kalkmıştı. Biraz da telaşlıydı! Vezir-i a'zam Siyavuş Paşa sordu:
- Hayrola Sultanım canınızı sıkan bir şey mi oldu?
- Bu gece garip bir rüya gördüm. Haydi hazırlan hemen çıkıyoruz...
Ve tebdil-i kıyafetle (iki molla kılığında) yola çıkarlar... Önce Beyazıt'a, oradan Vefa'ya ve Zeyrek'ten aşağılara uzanırlar. Unkapanı civarında soluklanırken yerde yatan bir ceset gözlerine ilişir. Ahaliye "Kimdir bu?" diye sorarlar. Birisi;
- Aman molla hiç bulaşma, ayyaşın biriydi, der. Bir başkası;
- Aslında iyi sanatkârdı. Azaplar Çarşısında çalışırdı. Nalının (takunya) hasını yapardı. Ancak kazandıklarını içkiye, kötü kadınlara harcardı. Hem şişe şişe şarap taşır evine hem de nerede aşüfte bir kadın varsa takardı peşine!..
Cesedin başındaki mahalleli döner ardını giderler. Padişah, vezirine şöyle der:
- Bu halk çeker gider. Kimseye bir şey diyemem. Ama biz gidemeyiz. Defini tamamlasak gerektir.
Ve naaşı getirirler Fatih Camiine... Meçhul nalıncıyı kefenler, tabutlar musalla taşına koyarlar. Ama namaz vaktine hayli vardır. Padişah;
-Sen başını bekle, ben mahalleyi dolanıp geleyim, der vezire.
Murad Han, sorar soruşturur, nalıncının evini bulur. Kapıyı yaşlı bir kadın aralar. Hadiseyi metanetle dinler. Sanki bu vefatı bekler gibidir. "Hakkını helal et evladım" der, dertli dertli söylenir! "Bizim efendi bir âlemdi vesselam. Akşamlara kadar nalın yapar. Ama birinin elinde şarap şişesi görmesin, elindekini avucundakini verir satın alırdı. Sonra getirip dökerdi helaya... Sonra malum kadınların ücretlerini öder eve getirir çeker giderdi. Ben menkıbeler anlatır, ilmihal okurdum onlara.
- Millet ne sanıyor halbuki!
- Milletin ne sandığı umurunda değildi... Bir gün, "Bak efendi" dedim, "Böyle böyle yapıyorsun ama komşular kötü belleyecek seni. Korkarım cenazen ortada kalacak!" Bu sözüme uzun uzun güldü, sonra "Allah büyüktür hatun" dedi. "Hem padişahın işi ne?"
Evet, mesele anlaşılmıştı... Allahü teâlânın öyle kulları vardır ki, halk onları bilmez... İşte "Nalıncı Baba" da o Allah dostlarından biriydi. Görüldüğü gibi, cenaze hizmetlerini bizzat Padişah görmüştü...
Mübareği evinin bahçesine defnettiler. Dahası, Murad Han bir tekke ile yaşattı adını. Türbesi Unkapanı'nda, Cibali-Harabzade Camii karşısındadır.
-Asıl adı Muhammed Mimi Efendi’dir. Bergamalıdır. Cenaze hizmetlerini bizzat padişah gördü ve onu evine defnetti. Kabri üzerine bir kubbe, önüne bir çeşme koydurdu. Bir tekke ile adını yaşattı. Türbesi Unkapanı’nda, eski Cibali Tütün Fabrikası’nın arkasında, Haraçzade Camii karşısındadır. 1592 yılında vefat etti.
Kaynak: Türkiye Gazetesi-Ahmet Demirbaş
- Hayrola Sultanım canınızı sıkan bir şey mi oldu?
- Bu gece garip bir rüya gördüm. Haydi hazırlan hemen çıkıyoruz...
Ve tebdil-i kıyafetle (iki molla kılığında) yola çıkarlar... Önce Beyazıt'a, oradan Vefa'ya ve Zeyrek'ten aşağılara uzanırlar. Unkapanı civarında soluklanırken yerde yatan bir ceset gözlerine ilişir. Ahaliye "Kimdir bu?" diye sorarlar. Birisi;
- Aman molla hiç bulaşma, ayyaşın biriydi, der. Bir başkası;
- Aslında iyi sanatkârdı. Azaplar Çarşısında çalışırdı. Nalının (takunya) hasını yapardı. Ancak kazandıklarını içkiye, kötü kadınlara harcardı. Hem şişe şişe şarap taşır evine hem de nerede aşüfte bir kadın varsa takardı peşine!..
Cesedin başındaki mahalleli döner ardını giderler. Padişah, vezirine şöyle der:
- Bu halk çeker gider. Kimseye bir şey diyemem. Ama biz gidemeyiz. Defini tamamlasak gerektir.
Ve naaşı getirirler Fatih Camiine... Meçhul nalıncıyı kefenler, tabutlar musalla taşına koyarlar. Ama namaz vaktine hayli vardır. Padişah;
-Sen başını bekle, ben mahalleyi dolanıp geleyim, der vezire.
Murad Han, sorar soruşturur, nalıncının evini bulur. Kapıyı yaşlı bir kadın aralar. Hadiseyi metanetle dinler. Sanki bu vefatı bekler gibidir. "Hakkını helal et evladım" der, dertli dertli söylenir! "Bizim efendi bir âlemdi vesselam. Akşamlara kadar nalın yapar. Ama birinin elinde şarap şişesi görmesin, elindekini avucundakini verir satın alırdı. Sonra getirip dökerdi helaya... Sonra malum kadınların ücretlerini öder eve getirir çeker giderdi. Ben menkıbeler anlatır, ilmihal okurdum onlara.
- Millet ne sanıyor halbuki!
- Milletin ne sandığı umurunda değildi... Bir gün, "Bak efendi" dedim, "Böyle böyle yapıyorsun ama komşular kötü belleyecek seni. Korkarım cenazen ortada kalacak!" Bu sözüme uzun uzun güldü, sonra "Allah büyüktür hatun" dedi. "Hem padişahın işi ne?"
Evet, mesele anlaşılmıştı... Allahü teâlânın öyle kulları vardır ki, halk onları bilmez... İşte "Nalıncı Baba" da o Allah dostlarından biriydi. Görüldüğü gibi, cenaze hizmetlerini bizzat Padişah görmüştü...
Mübareği evinin bahçesine defnettiler. Dahası, Murad Han bir tekke ile yaşattı adını. Türbesi Unkapanı'nda, Cibali-Harabzade Camii karşısındadır.
-Asıl adı Muhammed Mimi Efendi’dir. Bergamalıdır. Cenaze hizmetlerini bizzat padişah gördü ve onu evine defnetti. Kabri üzerine bir kubbe, önüne bir çeşme koydurdu. Bir tekke ile adını yaşattı. Türbesi Unkapanı’nda, eski Cibali Tütün Fabrikası’nın arkasında, Haraçzade Camii karşısındadır. 1592 yılında vefat etti.
Kaynak: Türkiye Gazetesi-Ahmet Demirbaş